Açık Oy Gizli Sayımın Son Seçimi – 1946 Seçimleri

anadolu-10-mayis-1950-oyunu-c-h-p-039-ye-ver__34839610_0

Türkiye’de çok partili hayata geçişin muntazam ilk genel seçimi 1946′da oldu. İkinci Meşrutiyet döneminde de çok partili genel seçimler yaşanırken 1912 yılındaki seçimler o dönem meydana gelen hadiseler neticesinde tarihe ‘sopalı seçimler’ olarak girdi.Terakki Perver Fırkası ve Serbest Cumhuriyet Fırkası ile Atatürk’ün sağlığında iki defa denenen çok partili hayat, başarıya ulaşamadı. Atatürk’ün vefatından ardından Cumhurbaşkanlığı’na seçilen İsmet İnönü, 6 Mart 1939’da İstanbul Üniversite’sinde yaptığı konuşmasında, C.H.P üzerinde halk denetiminin hakiki ve fiilen olmadığı sürece bir halk idaresinden bahsedilemeyeceğini beyan etti. Bu konuşmasını çok partili hayata geçiş için başlangıç olarak kabul edenler olmakla birlikte bu görüşü kabul etmeyenler de vardır.[1] 1939 Mart’ında bu konuşmanın üzerinden 6 ay geçtikten sonra patlak veren İkinci Dünya Savaşı, gerek siyasi gerek mali yönden planlananların dışına çıkılmasına neden oldu.

İkinci Dünya Savaşı’nın batı demokrasileri tarafından kazanılması sonucunda, Türkiye’de tek partili rejimin artık değişmesi yönünde sesler çoğaldı. 1944 senesine ait Yurt ve Dünya dergisinin Aralık sayısında  ‘Günün Terimleri: Demokrasi’ başlıklı bir yazıda, savaşın sona ermesiyle demokratik rejimlere geçme sürecinin başlayacağı belirtiliyordu. [2]

19 Mayıs 1945’te İsmet İnönü, değişen dünya konuşmasını koşullarına uygun hale gelebilmek için önemli değişiklikler yapılabileceğini ima etti. 1 Kasım 1945’teki TBMM açılışında da bu konuşmasını tekrarladı.[3] İnönü’nün bu çıkışlarının yanı sıra, TBMM’e getirilen toprak reformu tasarısında, büyük tartışmalar çıkmış, bilhassa Emin Sazak ve Adnan Menderes, tasarının karşısında durdular. Parti içerisinde Müstakil Grup adı altında parti içi muhalefet olması için bir grup kuruldu. Ancak başta İsmet İnönü olmak üzere, C.H.P’nin ileri gelenleri, bir muhalefet partisi istemektedirler.

7 Haziran 1945’te Refik Koraltan, Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü imzalı bir önerge, Fuat Köprülü tarafından TBMM Başkanı Kazım Özalp’e verildi. Dörtlü Takrir ya da Dörtlü Önerge olarak adlandırılan bu önergede, TBMM’nin denetiminin Anayasanın yalnız şekline değil, ruhuna da uyun olarak sağlanması, yurttaşların Anayasaya dayanan siyasal hak ve özgürlüklerinin gerektirdiği genişlikte kullanabilmelerine olanak verilmesi, parti çalışmalarının belirtilen esaslara uygun olacak biçimde yeniden düzenlenmesi talepleri yer almakta idi.  Önerge üzerine 12 Haziran’da Parti Meclis Grubu toplanmıştır. Toplantı sırasında Celal Bayar’a bazı milletvekillerinin ‘ Beğenmiyorsan başka parti kur’ şeklinde sataşmaları oldu. Başbakan Saraçoğlu, parti içi uyumluluk adına önergenin geri alınmasını istemiş, önergeyi geri almaya giden Fuat Köprülü’yü ise Bayar engellemiştir.[4]

Oya sunulan önerge nihayetinde kabul edilmedi. Celal Bayar’ın yeni bir parti kurma fikrinin o zamanlar olmadığını, ilerleyen yıllarda Demokrat Parti milletvekilliği ve bakanlık yapan Baha Akşit’in anılarından öğrenmekteyiz.

C.H.P içerisinden yeni partinin doğması beklenirken bu gelişmelerden çok önce İstanbul’da sanayici Nuri Demirağ 18 Temmuz’da Milli Kalkınma Partisi’ni kurmak için hükümete başvurdu.  Ağustos sonu resmen partisini kurarak, çok partili hayatın üçüncü denemesini başlattı. Lakin partinin hem kuruluş aşamasında hem de sonrasında İsmet İnönü için görüşülmediği için, İnönü, Milli Kalkınma Partisi’ni muhatap görmedi. Milli Kalkınma Partisi’de iyi örgütlenemedi. Nuri Demirağ’ın partisine destek toplamak için büyük kuzu ziyafetleri vermesi üzerine, kamuoyu ‘Kuzu Partisi’ yakıştırmasını yapmıştır. [5]

Dörtlü önergenin ardından, önergedeki imza sahiplerinin sırayla C.H.P’den ihracı üzerine Celal Bayar da 2 Aralık 1945’te C.H.P’den istifa etti. 4 Aralık’ta parti kuracağını açıkladı. 7 Ocak 1946′da parti kuruldu. Adı Demokrat Parti olan yeni parti kısa zamanda ilgi odağı oldu.  Demokrat Parti adı, halk arasında Demir Kırat olarak yayılacaktır.[6] Başkanlığa Celal Bayar seçildi. 84 Maddelik parti programı Refik Koraltan’ın evinde hazırlandı. Ana hatlarıyla program şöyledir; Din siyasete alet edilmek, serbest seçimler yapılacak, özel teşebbüs teşvik edilecek, sendika kurulmasına olanak tanınacaktır.

Bu prensipler dairesinde Demokrat Parti, program bakımından C.H.P ile derin farklılık göstermemektedir. Programın hazırlanışı sırasında Celal Bayar ile İsmet İnönü arasında bir görüşme yapıldı ve önemli konularda anlaşmaya varıldı. Demokrat Parti’nin kurulmasının ardından 1946 senesi boyunca 13 siyasi parti daha kuruldu ve bu partilerden sadece Türkiye İşçi ve Köylü Partisi, 1946 seçimlerine girebildi.[7]

Muhalif partilerin kurulması ile canlanan siyasi yaşamda, iktidar partisi de bu yeni düzen öncesi, kendisini hazırlamak istemektedir. 10 Mayıs 1946’ta C.H.P olağanüstü kongresinde, İnönü, ‘Milli Şef’ ve değişmez genel başkanlık payesini kaldırttı. Parti içerisinde önceden kurulan Müstakil Grup kapatıldı.[8]

C.H.P olağanüstü kongresi ile beraber  1947 Eylül’ünde yapılacak olan seçimleri, bir yıl öne alma kararı da aldı.Bu karar  Demokrat Parti tarafından çok sert bir biçimde eleştirildi. Adnan Menderes, partisi adına yaptığı konuşmada, bunun DP’yi hazırlıksız yakalama girişimi olduğunu belirtti. Kongrenin aldığı diğer kararlara değinecek olursak, seçimlerin tek dereceli yapılmasının kabul edildiğini görürüz. Ayrıca, sınıf, bölge ve ırk ayrımı esasına dayanan dernek kurulmasını yasaklayan 22. madde de tümüyle kaldırılmıştır.

Tek dereceli seçim ilkesi kabul edildikten sonra sırasıyla Belediyeler Yasası’nda, İller Yasası’nda gereken değişikler yapıldı. Bu sırada yapılan yerel seçimleri  DP boykot etti ve katılım oranının düşüklüğünden anlaşılmaktadır ki Demir Kırat halk arasında tutuluyordu.

31 Mayıs’ta hükümetin hazırladığı seçim yasası TBMM gündemine geldi. Tasarıda, açık oy gizli tasnif ilkesi yer almakta, sayımdan sonra oy pusulalarının yakılması ve ekseriyetçi sistemin uygulanması bulunuyordu. Tasarı 5 Haziran 1946’ta kabul edildi. Oylamaya 177 milletvekilinin katılmaması ve Adnan Menderes’in olumlu oy kullanması dikkat çekicidir.[9] Yani DP bu kanunun doğacağı sakıncalara sembolik olarak ta olsa karşı çıkmamıştır.

10 Haziran 1946’ta bütün D.P.’li üyelerin itirazlarına karşın, genel seçimler bir sene önceye alınması kesinleşti ve seçim tarihi 21 Temmuz 1946 olarak belirlendi.

Seçim tarihi belli olduktan sonra iki partinin de aday listelerini hazırlama telaşı başladı. D.P. yeterli sayıda ilde örgütlenememenin verdiği sıkıntı ile boğuşuyordu. C.H.P’de ise parti içi anlaşmazlıklar baş gösteriyordu. Bir başka hususa değinecek olursak, gündeme düşen bir  ‘Şal’ meselesidir. Nihat Erim, bir yazısında ‘Demokrasi gaye mi, vasıta mı’ deyip gerekirse demokrasi ilahının üstünü bir müddet bir şal örterek, bir otoritenin kurulmasını önerince tansiyon gerildi. Bu şal önerisi üzerine, D.P taraftarı Ahmet Emin Yalman, Nihat Erim’in bir hukuk insanı olmasına bu çıkışına anlam veremediği yazdı.

C.H.P’nin bütün illerde teşkilatı bulunduğu için aday listesi hazırlamakta zorlanmadı. Buna karşılık D.P’nin aday listesinde belki de en önemli kozu Mareşal Fevzi Çakmak’tı. İnönü’nün karşısına tarihi bir şahsiyet çıkararak durumu dengelemeyi düşündüler. Mareşal Fevzi Çakmak’ın desteğinin alması, bu sebeple mühim önem arz eder. Atatürk’ün ölümünden sonra cumhurbaşkanlığı için adı geçen Fevzi Çakmak, Genel Kurmay Başkanlığı’nı bırakmak istememiş, tabiatı gereği de cumhurbaşkanlığına sıcak bakmamıştır. 12 Ocak 1944’te İnönü tarafından emekli edilmesiyle ile İnönü’ye kızgınlık duymaktadır.[10] Fevzi Çakmak’ın yanı sıra Tevfik Rüştü Aras’ta D.P listesinden bağımsız aday oldu. Dörtlü önerge verildiği zaman beşinci kişi olması beklenen, ancak önergede sadece Koraltan’ın imzasının olmasını savunduğu için beşinci kişi olamayan Yusuf Hikmet Bayur ve Dr. Adnan Adıvar’da D.P listesinden aday oldular. TBMM’nin ilk dış işleri bakanlarından Yusuf Kemal Tengirşek doğrudan DP’den aday olurken, ileride T.İ.P.’i kuracak olan Mehmet Ali Aybar’da D.P’den bağımsız aday oldu. Bu adaylık için Koraltan sıkça Aybar’ı ziyaret etti ve partiye girmeden – o dönem mevzuatta mümkündü- bağımsız aday olarak D.P. listesinden aday olması için ikna etti. Bu hamlelerden sonra DP  İsmet İnönü’yü partiler üstü göstermek için, İnönü’nün aday gösterildiği yerlerde, D.P’de İnönü’yü aday göstermiştir.

21 Temmuz 1946 Seçimleri biraz gerginlik ile beraber toplumun ilk defa alternatife sahip olduğu bir atmosferde yapıldı. C.H.P bütün illerde seçime girdi. D.P örgüt çalışmalarını tamamlayamadığı 15 ilde seçime katılamadı. Bu iller; Ağrı, Bitlis, Çorum, Diyarbakır, Gümüşhane, Hakkari, Kars, Kırşehir, Malatya, Mardin, Muş, Niğde, Rize, Siirt ve Van’dır.

Seçimlerdeki seçmen sayısı 4.490.876’sı kadın, 4.060.673 ‘ü erkek olmak üzere, 8.551.549 olarak belirlendi.  Seçimde kullanılan oy sayısı ise 6.373.543’tür. Seçime katılım oranı %75’tir. Sadece 53 il ve 218 ilçede örgütlenebilen DP, toplam 465 milletvekilliği için 273 aday çıkarabilmiştir. Ayrıca bağımsız adaylar da seçime katılmıştır. Bu da şu demek oluyor ki, DP’nin seçimi belli bir oy farkıyla kazanması yetmeyecek, aritmetik zorluk apa açık ordada idi.

Alınan oylara göre partilerin çıkardıkları milletvekillikleri şöyledir;

Partiler                                  Milletvekili[11]

Cumhuriyet Halk Partisi        395

Demokrat Parti                         64

Bağımsızlar                               6

 

Seçimlerdeki açık oy gizli sayım ilkesinin sakıncaları ve taşradaki mülki memurların tarafgir davrandıkları iddiası, hem basında hem de DP’de sıkça söz edildi. İleride C.H.P’de Genel Sekreterlik yapacak olan Kasım Gülek, taşradaki memurların iktidarı kaybetme korkusundan taraf tutmuş olabileceklerini belirtmiştir.[12] DP liderleri örgütlerden aldıkları bilgilere göre kendilerinin 271, C.H.P’nin 183 milletvekili çıkarması gerektiğini savundular. Seçim sandıklarının kaçırıldığı veyahut diğer sandık hileleri ile bir çok kişi konuşmuş en dikkat çekici iddiaların sahiplerinden biri de gazeteci Bedii Faiktir.

Türk demokrasi tarihi için son derece önem arz eden 1946 seçimleri, ne yazık ki seçim yasasının meydana getirdiği kusurlar ve halk arasında da memurlar arasında da Parti- Devlet’in hala bir görülmesi seçimlerin gölgelenmesine neden oldu. DP bu şaibeyi ileride defalarca kullandı. Bu olayda sorumlu olarak İnönü’yü gördü. Seçimlerin ertesinde İzmir’den başlayarak protesto mitingleri yapıldı, özellikle seçilen Fevzi Çakmak’ın Ankara’ya gelişi büyük bir mitinge dönüştürüldü. Seçimlerden sonra Fevzi Çakmak’ı cumhurbaşkanı adayı olarak gösteren D.P’liler İsmet İnönü seçildikten sonra, TBMM kimsenin önünde ayağa kalkmaz diyerek İnönü girdiğinde sıralarda oturdu.

Daha öncede belirtildiği gibi D.P’nin gerçekçi anlamda hazırlıkları için kendisine yeter ki süre ve imkan tanınmadığı için  hükümet olma ihtimali yoktu. Ancak bu durum sonucu ordu da C.H.P taraftarı bazı subaylar DP’ye sempati duymaya başladı

Seçimlerden sonra iyice gerginleşen ortamı yumuşatmak için bir sene sonra, 12 Temmuz 1947’de İsmet İnönü, bir bildiri yayınlayarak, iki partiye de eşit mesafede olduğunu belirtti ve yurt genelinde tansiyonu düşürmek istedi. Celal Bayar’ın da ılımlı tutumu sonucu, DP daha sonra bölündü, Bayar, danışıklı dövüşmekle itham edildi, Fevzi Çakmak’ın manevi önderliğinde Kenan Öner’in başkanlığında  Millet Partisi kuruldu

 
 

Kasım Gülek anılarında, 1946 Seçimleri’nin adil yapılması durumunda 1950 seçimlerinin de kazanabileceğini belirtmiştir. Hakikaten de 14 Mayıs 1950 seçimlerinde D.P’nin seçim afişlerinde bile 1946’nın propagandasını görmekteyiz. Seçim için mahkeme güvencesinin olmayışı, jandarma denetiminde açık oy verilmesi, sandık kurulları usullerinin gözden geçirilmemesi sonucunda 1946, demokrasimizin çocukluk hastalıkları arasında yer almıştır.

 

[1] Toker, Demokrasimizin İsmet Paşalı Yılları, c.I, Bilgi Yayınevi İstanbul 1998 s.113
[2] Ş.Turan Türk Devrim Tarihi, c.IV/1 Bilgi Yayınevi s.207
[3] Ahmad, Demokrasi Sürecinde Türkiye 1945-1980, Hil Yayın 2007, s.24
[4] Ş.Turan a.g.e  s.214
[5] A.g.e. s.218
[6] Ş.S.Aydemir, İkinci Adam, Remzi Kitabevi İstanbul 1967, s.443
[7] D. Yalçın, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi II, ATAM, s. 536
[8] S. Güngör. Muhalefette C.H.P, Tekin Yayın Ankara 2007 s. 64
[9] Ş.Turan a.g.e s.225
[10] Ş.S.Aydemir a.g.e. s. 447
[11] Ş.Turan a.g.e s 230
[12] Birand, Çaplı, Dündar, Demirkırat, Doğan Yayıncılık İstanbul 2006, s.61

www.sozkonusu.net te yayınlanmıştır.