100. Yılında Büyük Savaş

Saraybosna'da takvim 28 Haziran 1914'ü gösterdiğinde Gavrilo Princip ismindeki Sırp milliyetçisi, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliaht Prensi Franz Ferdinand'ı öldürdü. İlk başta iki devlet arasında harp çıkaracak bir krizdi. Ancak malum sebepler ile yıllarca birbirlerine bilenen ittifaklar savaşa tutuştu. Almanya ve Avusturya-Macaristan karşısına Rusya, İngiltere, Fransa ve Belçika'yı aldı. Sonra Osmanlı İmparatorluğu ile Çanakkale savaşlarından ardından Bulgaristan İttifak grubuna, Yunanistan, İtalya, Japonya ve nihayet ABD, İtilaf grubuna katıldı. 1918'in 11 Kasım'ında ise Almanya, müttefiklerinin tesliminden sonra dayanamadı ve ateşkes istedi. İkincisi çıkana kadar kıyametlerin en büyüğü olan Büyük Savaş sona erdi.

            Savaş ile ilgili bilgileri tekrarlamak niyetinde değiliz. Savaşa ülkelerin -özellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun- girmeleri, maksatları da yazımızın kapsamı dışında. Savaşın sonunda imzalanan anlaşmaların isabetsizliği de İkinci Dünya Savaşı'nın çıkmasından belli olduğu için bu noktaya da değinmeyeceğiz. Gayemiz savaşın bir kaç hususunu aktarmaya çalışarak dikkatleri bu savaşın izlerine çekmektir.

            İlk olarak şunu belirtmeliyiz ki bugün ordular dışında da cereyan etmesi ve şehirlere sirayet etmesi Birinci Dünya Savaşı ile başlamıştır. Yüzyıllar boyunca bir meydanda harbe tutuşan ordular, kale ve şehir kuşatmalarında belli savaş ritüellerine göre yağma yapmakta idiler. Bazen ise bu talan hareketleri için ufacık sebepler yetiyordu. Zira IV. Haçlı Seferleri'nde Latinlerin, Konstantinopolis'i yağmalaması ritüellerin dışında olmuştur. Kısaca ordular belli bölgelerde karşı karşıya gelmekte ve şehirleri tahrip etmemekte idiler. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra ise düşman ülkenin savaş direncini, savunma gücünü kırmak için şehirlere saldırılmıştır. Daha sonra ki savaşlarda da bu anlayış gelişmiştir. Netice olarak sivil savunma teşkilatları ilk kez bu savaşla gündeme gelmiştir.

            20. yüzyıl boyunca ve bu yüzyılın başında olduğumuz evresinde sıkça gündeme gelen askeri hususlardan biri de kimyasal silahlardır. Kimyasal silahların kullanılması Birinci Dünya Savaşı sırasında başlamış, Hardal gazı gibi öldürücü gazlar düşman siperlerine atılmıştır. Gaz konusunda bir anekdota değinelim. Çanakkale Cephesi'nde Alman subaylar tarafından Hardal gazının kullanılması komutanlığa teklif edilmiş, Osmanlı komutanları bu fikri savaş ahlakının da ötesinde insanlığa aykırı bularak reddetmişlerdir. Özellikle Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra kimyasal silahların insanlığa karşı suç olduğu hususunda ülkeler hem fikir olmuşlar ve bazı anlaşmalar ile bu tür silahların yapılmaması için irade ortaya koymuşlardır.

            Teknolojinin insanlığın sorunlarını ortadan kaldırmasından önce insanlığa sorun olarak tezahür etmesi sorunu da ilk olarak Birinci Dünya Savaşı'nda görülen bir hadisedir. Özellikle makineli tüfeklerin geliştirilmesi ile başlayan furyaya damgasını vuran uçak ve tanklardır. İtalya ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki Trablusgarp savaşında ilk kez uçak kullanılmasından henüz bir kaç yıl geçtikten sonra büyük harpte uçaklar tekrar sahne aldı. 1918 yılında İtilaf devletlerinin topladığı yaklaşık bin uçaklık bir filo savaş tarihinin ilk büyük hava saldırısını gerçekleştirse de etkili olmadı. Savaş boyunca uçaklar keşif harekatlarında kullanıldılar. Ancak ilerleyen dönemde avcı ve bombardıman olarak iki sınıfa ayrılan uçaklar saldırı ve savunma prensiplerini temelden değiştirdi. Uçaksavarı olmayan gemiler, yüzen birer hedeften öteye gitmedi. Karada ise hava desteği olmadıkça mevzi savunmanın da mevzilere saldırmanın da etkisizliği görüldü. Tanklara gelince büyük savaşa damgasını vuran bu icadı ses getiren şekilde geliştiren günümüzdeki otomotiv devi Renault oldu. Renault'un ürettiği tanklar 1948'deki Arap İsrail savaşında dahi kullanıldı. Birinci Dünya Savaşı'nda bir top ile donatılan zırhlı araç anlayışı ile ortaya çıkan tanklar, daha sonra o kadar geliştirildi ki 20. yüzyılın süvarileri oldu.

            Günümüzde ülkelerin savaşı meşrulaştırma çabası olarak ta nitelendirilebilecek bir araç olan propaganda ilk olarak Büyük Savaş'ta devreye girdi. İngiltere, özellikle ABD'yi Almanya karşısında savaşa sokmak için propaganda büroları kurdu, broşürler, filmler, afişler hazırlattı. Almanların bilhassa Belçika'daki işgal bölgelerindeki sert uygulamaları bu propagandalar inanılmaz fırsat oldu. Almanların hazırladığı film ve broşürler ise etkili olmadı.

            Savaşın sonunda gerçekleşen imparatorluklar tasfiyesine de bakalım. Orta Doğu, Doğu Avrupa ve Balkan haritalarının bugüne doğru ilk büyük değişimi göstermesi gizli anlaşmalar çerçevesinde olmuştu ve savaş öncesi ya da savaş sırasında müttefiklerin müzakere edip toprak paylaşımına girmesi büyük savaşla ortaya çıkmıştı. Savaş sırasında ABD'nin bağımsızlığı sırasında ABD borsasında yatırımcıların savaş üzerine oynayabilmesi, silah şirketlerinin kağıt çıkarmaları bambaşka bir durumu da gözler önüne sermekte idi. Bu savaşla beraber artık savaş endüstrisi için, daha çok para için, daha çok imtiyaz için savaş devri başlıyordu.

            Birinci Dünya Savaşı'nda teknoloji, propaganda, saldırı yöntemleri gibi hususlardaki  değişimi gördüğümüz zaman 100. yılına geldiğimiz savaşın nasıl tarihsel etkisi olduğunu daha iyi anlayabiliriz. Bu savaşın insanlığa olan tahribi ve sadece ordular üzerinde değil hayatlar üzerindeki değişimine baktığımız zaman 'Almanlar yenildi diye yenik sayıldık' ifadesinden fazlasını bilmek, en azından merak etmek gerektiğini vurguluyoruz. Sürç-i lisan ettiysek affola.

 

Gencay Dergisi 2014 Haziran sayısında yayınlanmıştır.