29.05.2016 06:12
Hırs, istikbal duygusu ve kademeleri süratle aşma arzusu. Ele alacağımız hadise için elbette genel geçer sebeplerin sıralanmasını istesek ilk önce bunlar yazılır. Fakat, yıllar boyu çalışmalar üreten, önünde aşılacak kademeler ve erişilecek bir istikbal kalmayanların hangi gerekçe ile buna meylettiklerini bilemiyoruz. Evet, akademinin kendi bünyesinde barındırdığı bir illeti, intihali ele alacağız.
İntihal, Türk Dil Kurumu sözlüğünde aşırma olarak açıklanıyor. Bir kişinin eserinde, başka birine ait ifadenin, buluşun veya tespitin kendine aitmiş gibi kullanılması olan intihal, akademik hırsızlıktır. Yaygın bilinen bilgilerin özellikle literatür izahı noktasında kullanılması sırasında kaynak gösterilmeden yazılması intihal olarak kabul edilmemektedir. Ancak alıntı yapılan cümle, veri, fotoğraf, belge vs.nin kaynağı gösterilmeden kullanılması, özellikle ikincil kaynakların bu şekilde kullanılması intihaldir. Eser sahibi, alıntı yaptıktan sonra dipnot türlerine göre atıfta bulunmadığı takdirde doğrudan intihal yapmış sayılmaktadır.
Peki, intihale yönelime bakacağımız zaman durum araştırmacılarının dikkatini çekecek bir noktadadır. İsim vererek bir yola girmeyeceğiz. Ancak, yurtdışında da intihal sorunuyla karşılaşıldığı ve bunun beynelmilel bir mesele olduğunu vurgulamak için Almanya eski Savunma Bakanı Karl Theodor zu Guttenberg’i örnek gösterebiliriz. Guttenberg, doktora tezinde intihal yaptığının ortaya çıkması üzerine bakanlıktan istifa etmiştir. Ülkemizde de rektörlerin dahi intihal yaptıklarının anlaşıldığı ve bu nedenle rektörlükten alındıklarını söyleyelim. İntihal yaptığı tespit edilen bir profesör tenzili rütbe diyebileceğimiz bir kıdem gerilemesiyle cezalandırılmaktadır. Örneğin bir intihal yaptığı belirlenirse doktora sonrası çalışmaları yok sayılarak öğretim üyesi doktor unvanına düşürülmektedir. İntihal eğer doktora tezinde ise doktorluğu, dolayısıyla bütün akademik kariyeri silinebilmektedir. Ancak bu cezaların tatbik edilmesinde zaman zaman soru işaretleri belirmektedir.
Bir yüksek lisans ödevi için yaptığımız araştırma sırasında, daha önce kabul edilmiş ve devletin konuyla ilgili kurumunun resmi sitesinden temin edebileceğiniz bir yüksek lisans tezinde dikkatli bir tarama ile bir kaynaktan, sadece cümle de değil, tamamen bir paragrafın baştan sonra kopyalanıp yerleştiğini belirleyebilirsiniz. Ancak burada yapılacak şey, hırsızlığa maruz kalan şahsı haberdar etmenizdir. İntihalle emeği çalınan bilim insanının şikayetçi olması durumunda açılan tahkikatın müspet sonuçlanması konusunda ise endişeyi muhafaza etmenizde fayda var. Çünkü çoğu zaman konunun sadece kınama ile geçiştirildiğini görmeniz muhtemeldir.
Türkiye’de özellikle sosyal bilimlerde, tarih ve edebiyatta intihal üzerine kıymetli araştırmalar yapan Prof. Dr. Ali Birinci, Tarihçiliğin Kara Kitabı isimli eserinde tespit ettiği yirmiye yakın intihal hadisesini ele almaktadır. Kitabının ek bölümünde fotokopilerle intihalleri karşılaştırmalı olarak sunan Birinci’nin kitabını bütün tarihçi ve tarihçi adaylarının edinerek istifade etmesinde fayda var. Tabi yine kitapta yer alan, intihalleri tespit edilen vakalarla ilgili yüksek idarenin kayıtsız kaldığı durumlarla karşılaşacağınızı da belirterek hazırlıklı olunmasını ifade edelim.
İntihal temelden başlayan bir hastalıktır. Lisans öğrencilerinin aldıkları bilimsel hazırlık mahiyetli ödevlerinde sıkça başvurdukları kopyala yapıştır hal tarzının öğretim üyeleri tarafından önüne geçilemeyişi bu sorunun ilk nüvesinin nerede başladığını bize göstermektedir. Kalabalık sınıflarda eğitim yapılırken, ortalama on sayfadan mürekkep ödevleri elbette öğretim üyelerinin ince bir tetkikle okuması mümkün değildir. Üniversitelerin bir çoğunda yeni başlanan intihal tarama programlarında ise ödevlerin tek tek kontrol edilmesi uzun zaman alan zahmetli bir hadisedir. Bunu fırsat bilen öğrenci, ödevini kendi cümleleriyle meydana getirmektense derhal sanal ortamda edineceği kaynaklardan parçalar alarak ödevini oluşturmaktadır. Bu hal tarzını yüksek lisansa da sürüklemeleri ile hırsızlığı yaşamlarının bir sonraki aşamasına taşımaları talihsizliktir.
Yazımızda şuna da değinmemiz gerekir ki Chigago tipi atıf yada APA tip atıf diye bilinen metot da intihalleri hızlandıran bir başka öğedir. Yazımı kolaylaştıran ve ortak bir üslup oluşturmak için faydalı olan bu metot, hayal ürünü kitaplar yada hayal ürünü sayfalar olarak karşımıza çıkmaktadır. Araştırmacı, kaynağa erişmek istediği anda söz konusu notun sahihliğini de incelemek zorunda kalmaktadır. Doktora öncesinde öğrencilerin kaleme aldıkları lisans hatta yüksek lisans tezlerinin, çeşitli gerekçelerle tez danışmanları tarafından dahi okunamaması, dipnot ve yazı kaidelerinin incelenmesi ile danışmanların sınırlı kalması, intihali akademiye taşımaktadır. Lisans tezlerinde hassasiyetin fazla tebarüz edemeyeceğini de kabul etsek bile yüksek lisans tezlerinde kişiler sessizliğine bürünmemelidir.
Öğrencilerin bir an önce hazırlamakla yükümlü oldukları çalışmaları tamamlamak adına bu yola başvurmalarının yanı sıra bugün akademik unvanları olan isimlerin, makalelerinde belge ve veri hırsızlığına lütfetmeleri karşısında yukarıda değindiğimiz gibi çoğu zaman ciddi bir kovuşturma yapılmıyor olsa da isimlerinin bu şekilde anılıyor olmasıyla saygınlıklarını ve güvenilirliklerini zedelediklerinin umarız farkında olurlar. Nitekim bu satırları yazan kişi de bir hocasının intihal soruşturmasına tabi tutulduğunu, bir hocasının da intihal söylentilerinin ayyuka çıktığını öğrendiğinde, bu isimlerin çalışmalarına karşı kırılamaz ve nahoş şeklinde tanımlanabilecek bir önyargıya sahip olmuştur.
İntihali engellemek, her şeyden önce çalışma ahlakının tepeden tırnağa tesis edilmesiyle mümkündür. Kontrol mekanizmalarının işleyişini kat be kat arttırmak intihale son verdirmekten ziyade yapılan intihallerin tespitinde yarar sağlayacaktır. Tabi caydırıcı cezaların ve ciddi soruşturmaların intihali en aza indirgeyeceğinden şüphe yoktur. Ama felsefe olarak çalışma ahlakının tepeden tırnağa tesisi, intihali tamamen yok etme noktasında cemiyetin aradığı devadır.
(Gencay Dergisi’nde yayınlanmıştır)