Sonbahar Bunalımı’nın Sonu – Cumhuriyet

Ekim ayının şüphesiz en önemli başlığı Cumhuriyet'in ilanıdır. Bu yıl 91. yaşını dolduracak Cumhuriyet'in kuruluş gününün izlerine bakalım

            Bilindiği üzere Milli Mücadele yılları boyunca parola, düşmanı yenmek ve işgallere son vermek idi. Bu parola adı altında farklı görüşlere sahip insanlar toplanabiliyordu. Rejim tartışma konusu olmuyordu. Nitekim buna gerek yoktu. Çünkü iç isyanlar, üç cephede sürdürülen savaş, meclis içerisinde mücadele, cephe gerisinde ortaya çıkan sorunlar Ankara'nın daima gündeminin rejim tartışması olmasına izin vermiyordu.  Ancak savaş bittiğinde ilk defa mevcut rejim ile hesaplaşma oldu. Lozan görüşmelerine İstanbul hükümeti de davet edilince cephede savaşı kazanan Ankara, Mustafa Kemal'in ataklığıyla saltanatı kaldırdı. Takvimler 1 Kasım 1922′yi gösteriyordu. Aslında görüşmeler bir gün önce başlamıştı. Saltanatın kaldırılmasını engellemek isteyen muhalifler söz konusu kanun teklifinin Anayasa Adalet ve Şerriye Komisyonları'ndan oluşan bir ortak komisyonda görüşülmesi için bir önerge vermişlerdi ve bu önerge kabul edilmişti.  1 Kasım sabah saatlerinde ise saltanat kaldırıldığında bu günün milli bir bayram olarak kutlanılması da kabul edilmişti. 1 Kasım Milli Egemenlik bayramı olacaktı ama şimdi yeni bir sorun ortaya çıkmıştı.

            Saltanat kaldırılırken bünyesindeki halifelik ayrı bir müessese olarak sürdürülecekti ve siyasi kudreti olmayacaktı. Türkiye devletinde anayasaya göre de meclis hükümeti ve güçler birliği esası bulunuyordu. Saltanat sahibi devlet başkanı makamında idi. Şimdi bu makam halife olmadığına göre meclis başkanı mı olacaktı? Milli Mücadele sırasında olağanüstü şartlar gereği meclis hükümeti sistemi vardı. Yani bir başbakan yoktu. Bakanlar tek tek meclis tarafından oylanıyor, kurulan hükümete aynı zamanda meclis başkanı başkanlık ediyordu. Güçler birliği prensibi ile yürütme yasama ve yargı TBMM'de toplanıyordu.

            Başlayan bu yeni dönemle beraber hem ortada bir devlet başkanı sorunu vardı hem de bakanların kabine hükümeti sistemiyle değil meclis tarafından ayrı ayrı seçilmesinden dolayı bir kabine sorunu vardı. Bu sefer de Lozan'ın harareti ile zaman geçiyordu. 11 Ağustos 1923′te ilk olarak TBMM yenilendi.   Üç hafta önce de Lozan Barış Anlaşması imzalanmıştı. 1923 yılının sonbaharına girerken akislerini çok hissettirmeyen bu sorunların halledilmesi gerektiği anlaşıldı.

            Mustafa Kemal, yeni devletin adının artık resmen konulması için zamanın geldiği kanısına vardı. Bakanların seçiminde yaşanan ufak çaplı kriz ile süreç başladı. Başbakan Fethi Okyar, Mustafa Kemal'in ricası ile 24 Ekim günü makamından ve vekalet ettiği İç İşleri Bakanlığı'ndan istifa etti. 25 Ekim'de toplanan meclis İç İşleri Bakanlığı'na Sabit Sağıroğlu'nu seçti. Halbuki Sabit Bey o gün mecliste değildi ve onu aday gösteren Halk Fırkası grubu olduğu halde Mustafa Kemal ile Sabit Bey'in arası İttihatçılık meselesinden ötürü iyi değildi. Bu gelişmenin üstüne Meclis İkinci Başkanlığı'na Lozan tartışmaları sırasında Başbakanlıktan istifa eden Rauf Orbay seçilince, Mustafa Kemal, meclis hükümeti sisteminin anayasa değişikliği ile yerini kabine sistemine bırakması gerektiğine karar verdi. Böylece açıkça anayasada devletin rejimi Cumhuriyet olarak değiştirilecekti.

            26 Ekim'de Çankaya'da Mustafa Kemal'in başkanlığında toplanan bakanlar022, görevlerinden istifa etme kararı aldılar. Tekrar seçilme ihtimalinde de görev kabul etmemeyi açıkladılar. Hükümet sorunu ülkenin gündemine iyice yerleşmişti. 28 Ekim akşamı Çankaya'da bir kez daha toplanan kurmaylarına Mustafa Kemal, 'yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz' dedi. İsmet İnönü, Kazım Özalp, Ruşen Eşref Günaydın, Fuat Bulca, Kemalettin Sami, Halit Kılıçarslan toplantıda hazır bulunan isimlerdi. Akşam cumhuriyetin ilanı hakkında yapılan görüşmeler tamamlandıktan sonra, İnönü dışındaki konuklar Çankaya'dan ayrıldı. İnönü ile Mustafa Kemal gereken anayasa değişikliği yasa tasarısını hazırlamaya başladı. Beş saatlik bir çalışmanın ardından altı maddelik yasa değişikliği tasarısı hazırdı. Birinci madde devletin şekli cumhuriyettir diyordu. İkinci madde ise saltanatın kaldırılması tartışmalarındaki gibi tekrar çıkmazlar oluşmaması için devletin dini islamdır maddesi idi. Bu madde ile hilafet yanlılarının, 'cumhuriyet dinsizliktir' propagandası yapması engellenecekti.

            29 Ekim günü sabah saat 10.00′da Halk Fırkası mecliste toplandı. Bakanların seçimi hakkında görüşmeler başladı. Ancak bir neticeye varılamadı. Kemalettin Sami önceki akşam kararlaştırıldığı üzere, sorunun Halk Fırkası Genel Başkanı Mustafa Kemal tarafından çözülmesini talep eden bir önerge verdi. Önerge kabul edildi. Mustafa Kemal kürsüye gelerek 1 saat süre istedi. Bu bir saat boyunca grup içerisindeki önemli isimler ile tek tek görüşmeye başladı. Onlara cumhuriyet hakkındaki fikirlerini aktarıp sorunun halli hakkındaki projesini anlattı.  Saat 13.30′da grup tekrar toplandı. Mustafa Kemal kürsüye çıktı ve tasarı metnini katip koltuğundaki Ruşen Eşref Bey'e uzattı. Teklif okunduktan sonra görüşmelere başlandı. Bir çok vekil hükümet krizini çözen geçici bir teklif beklerken büyük bir değişime şaşırdılar. Çünkü bu değişiklik ile Başbakanın belirlenmesi meclis oylaması ile değil Cumhurbaşkanı'nın görevlendirmesi ile olacaktı.

            Sabit Sağıroğlu, anayasa değişikliğini sonraya bırakıp önce bir bakanlar kurulu başkanı seçilmesi gerektiğini söyledi. Niğde mebusu Hazım Bey de önce hükümet başkanını seçilip daha sonra anayasa değişikliğinin ele alınması yönünde fikrini açıkladı. Yunus Nadi Bey, mevcut meclisin kurucu meclis hüviyetinde olduğunu söyleyerek bu değişimin yapılabileceğini, duraksamamak gerektiğini belirtti. Hamdullah Suphi Bey tasarıya destek verdi. Kütahya mebusu Ragıp Bey, anayasanın tamamlanması için bir an önce oylamaya geçilmesini teklif etti. Ardından söz alan İsmet İnönü, Lozan görüşmeleri sırasında karşısına çıkan devlet başkanlığı sorununa atıfta bulunarak teklifi destekleyen konuşmasını yaptı. İsmet Paşa'dan sonra kürsüye gelen isim ise Osmanlı devletinin son vakanüvisi Abdurrahman Şeref Bey idi; 'Hükümet biçimlerini birer birer saymak gereksizdir. Egemenlik sınırsız ve koşulsuz milletindir, kime sorarsanız sorunuz bu cumhuriyettir. Yeni doğan çocuğun adı budur. Ama bu ad kimilerine hoş gelmezmiş, varsın gelmesin!" dedi.

            Abdullah Azmi Efendi'nin itirazlarına rağmen oylamaya geçilmek üzere hazırlıklara başlandı. Bu sırada muhalif milletvekillerinin red oyu vermektense oylamaya katılmayacağı kararını almaları üzerine çoğunluğu sağlamak üzere henüz meclise gelmeyerek yemin etmemiş dokuz vekil apar topar gelip yeminlerini ederek oylama öncesinde salonda yerlerini aldı. 287 vekilden oluşan mecliste o an 158 vekil vardı. Saat 18.00′da grup toplantısı sona erdi ve BMM Genel Kurulu başladı. Önce tasarı Anayasa Komisyonu'na gönderildi. Komisyon ivedilikle kabul ederek tasarıyı tekrar genel kurula gönderdi. Saat 20.00′da 158 üyenin tamamı ilk değişiklik maddesine evet oyu vererek cumhuriyeti ilan etti. Genel kurul üç defa yaşasın cumhuriyet nidalarıyla yankılandı. Ardından Ertuğrul Mebusu Dr. Fikret Bey cumhurbaşkanının hemen seçilmesini içeren önergeyi verdi.  Derhal seçime geçildi. Bir aday olmaksızın oy veriliyordu. 20.45′te 158 vekilin 158 oyuyla Mustafa Kemal Cumhurbaşkanı seçildi. Saat 21.05′te Mustafa Kemal Genel Kurul salonundan çıktı. Cumhuriyet'in ilanı üzerine 101 pare top atışı oldu. İstanbul'da ise top atışlarının saat 03.00′da başlaması üzerine halk bir düşman saldırısı sanarak panik halde sokağa çıktı. Ancak sabah saatlerinde halk kutlamalara başladı. Cumhuriyet'in ilanı ile hiç kutlanılmayacak olan 1 Kasım yerine 29 Ekim artık cumhuriyet bayramıydı.  Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin imzaladığı Mondros Ateşkes anlaşmasının 30 Ekim 1918 de olduğunu hatırlayan Fahrettin Altay Paşa, iki sene sonra bu tarihsel benzerliği sorduğunda Mustafa Kemal 'milletin hayatına kastedenlere karşı milletin öcü' demiştir. 

               Tasarı Metni

            Türkiye Reisicumhuru Devletin Reisidir.

Madde 1-Hâkimiyet bila-kayd ü şart milletindir. İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müsteniddir. Türkiye Devleti'nin şekl-i hükümeti cumhuriyettir.

Madde 2-Türkiye Devleti'nin dini din-i İslam'dır; resmi lisanı Türkçe'dir.

Madde 4-Türkiye Devleti Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur. Meclis, hükümetin inkısam ettiği şuabat-ı idareyi İcra Vekilleri vasıtasıyla idare eder.

Madde 10-Türkiye reisicumhuru Türkiye Büyük Millet Meclisi heyeti umumiyesi tarafından ve kendi azası meyanından bir intihab devresi için intihab olunur. Vazife-i riyaset yeni reisicumhurun intihabına kadar devam eder. Tekrar intihab olunmak caizdir.

Madde 11-Türkiye reisicumhuru devletin reisidir. Bu sıfatla lüzum gördükçe Meclise ve Heyet-i Vekile'ye riyaset eder.

Madde 12-Başvekil, reisicumhur tarafından ve Meclis azası meyanından intihab olunur. Diğer vekiller başvekil tarafından yine Meclis azası arasından intihab olunduktan sonra heyet-i umumiyesi reisicumhur tarafından Meclisin tasvibine arz olunur. Meclis hal-i içtimada değilse, keyfiyet-i tasvib Meclisin içtimaına talik olunur.  


Kaynakça

Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 1997, s.537-544.

Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi, c.II, Bilgi Yayınevi, Ankara 1998, s.295-298.

Mahmut Goloğlu, Milli Mücadele Tarihi, c.V, İş Bankası Kültür Yayınları,, s.321-332.

Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, haz. Ortak Komisyon, c. II, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara 2010.

Can Dündar, O Gün Belgeseli, "Milat", 32. Gün Yapımı.


Bu yazı Gencay Dergisi'nde yayınlanmıştır. (Ekim 2014 sayı 33)